Karadağ Gezi Rehberi:Tarihle Deniz Arasında Kalan Saklı Güzellikler
- Gezmedeyinceben
- 11 Haz
- 6 dakikada okunur
Karadağ Gezi Rehberi:Karadağ, Balkanlar’da yer alan küçük bir ülke olmasına rağmen ziyaretçilerine çok şey vaat eden saklı bir cennet. Adriyatik kıyısınca uzanan sahil kasabaları, tarihi şehir merkezleri ve yeşilin ve mavinin her tonunu görebileceğiniz doğal manzaralarıyla mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Özellikle Türk vatandaşlarının vizeden muaf olması da burayı ayrı bir cazibe merkezi haline getiriyor. Bu arada eğer vize gerektiren bir ülke olsaydı da vize alma zahmetine değecek bir yer olurdu. Bu yazımda size Karadağ’ın üç kıyı şehri Budva, Kotor ve Perast’taki deneyimlerimizden bahsedeceğim. Biz burayı balayı için tercih etmiştik ki açıkçası çok da memnun kaldık.

Karadağ Gezi Rehberi:İlk durak Budva – Sahil, Tarih ve Akdeniz Esintileri
Budva, Karadağ’ın en turistik şehirlerin başında geliyor. Özellikle deniz turizmi konusunda yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği yer konumunda. Kilometrelerce uzunluğunda bir sahile sahip olan bu şehirde plajlar halka ait. Plajların önünde kesintisiz bir sahil yolu mevcut ve bir baştan bir başa hiç ara vermeden şehri deniz kıyısından yürüyebiliyorsunuz. Bu yolun kıyı tarafı plaj ve plaj işletmeleri, diğer tarafı ise oteller ve restoranlardan oluşuyor. Hatta 5 yıldızlı oteller bile kendi önlerinde olan plajı kapatıp da hak sahibi olamıyor. Tabii bu plajlardan yararlanmak tamamen de ücretsiz diyemeyiz; şezlong ve şemsiye hizmeti veren işletmeler tarafından yönetiliyor.
Budva şehri deniz turizminin yanında zengin bir tarihi ve kültürel mirasa da sahip. Adriyatik kıyısındaki ilk yerleşim yeri olduğuna inanılan şehrin 2500 yıllık bir tarihi olduğu düşünülüyor. Yunan, Roma ve Bizans medeniyetlerinin kontrolünde olan şehrin duvarları şehri 400 yıl boyunca kontrol eden Venedikliler tarafından Osmanlı akınlarına karşı inşaa edilmiş. Stari Grad yani Eski Şehir olarak bilinen şehir merkezi taş sokakları, kiliseleri ve sur içindeki küçük butik otelleriyle oldukça etkileyici fakat küçük bir yer. Dar sokaklarda gezerken orta çağ havasını soluyorsunuz. Tabii sabah erken saatte gitmenizi öneririm çünkü öğle saatlerinden sonra kalabalık artıyor ve dar sokaklarda yürümek veya fotoğraf çekmek biraz daha zorlaşıyor. St. Ivan Kilisesi, Budva Kalesi ve Şehir Tiyatrosu ve Dans Eden Balerin Heykeli başlıca görülmesi gereken yerlerden. Tam bir plaj şehir olan Budva’da Eski Şehir’e karşı denize girmek için Mogren Plajı’na da uğrayabilirsiniz. Tabii burada yer bulmak bazı dönemlerde çok kolay olmayabilir.

Şehirdeki en önemli ziyaret yerlerinden bir tanesi de Sveti Stefan Adası. Şehir merkezinin biraz dışında kalan bu ada ana karaya ince bir geçit ile bağlı. Önceleri ada sakinleri ve bazı otel misafirlerinin dışında şehire dışarıdan girişler yasakken daha sonra bütün ada bir şirket tarafından alınarak otel haline getiriliyor. Böylece adaya otel veya restaurant müşterisi olarak girebilirsiniz fakat turistik olarak girmek isterseniz 25€ giriş ücreti ödemelisiniz.
Şehir merkezi içinde veya sahil boyunca birçok restoran var. İtalyan ve Balkan mutfağının yanı sıra birçok deniz ürününü de bulabilirsiniz. Yeme içme fiyatları ülkemizle kıyaslayınca turistik bir yer olmasına rağmen ortalama düzeyde. Biz genellikle deniz ürünlerini denemeyi tercih ettik ve çok beğendik. Özellikle ızgara kalamar benim favorim oldu. Budva’da mürekkep balığı ile pişirilen risotto çok tavsiye edilmişti. Ben çok beğenmedim ama eşim gerçekten çok sevdi. Eğer siz de denemek isterseniz dişlerinizin boyanmasına hazır olun. :)

Budva’ya genellikle başkent Podgorica üzerinden ulaşım sağlanıyor fakat bazı dönemlerde Tivat Havalimanı’na da uçak seferleri mevcut. Eğer buraya büyük bir Balkan turunun bir durağı olarak uğrama planınız varsa diğer Balkan ülkelerinden de geçiş yapmak mümkün. Biz Saraybosna üzerinden 8 saat süren bir gece yolculuğu ile geçmiştik. Otobüsler eski olduğundan epey yorucu olmuştu fakat iki ülkeyi gezip görme şansı yakaladığımız güzel bir anı ve macera oldu bize de.
Budva’da Mutlaka Deneyimlemeniz Gerekenler
Budva plajlarında deniz, kum ve güneşin tadını çıkarın.
Eski şehrin sokaklarında dolaşın
Siyah risotto deneyin.
Deniz ürünleri yemeden dönmeyin
Dans Eden Balerin Heykeli’yle güzel kareler yakalayın.
Sveti Stefan’ı ziyaret edin. Budva plajlarında deniz, kum ve güneşin tadını çıkarın.
Kotor – Körfezin Kalbinde Orta Çağ
Kotor; kıyısında kurulu olduğu körfeze ismini veren ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan oldukça iyi korunmuş bir Orta Çağ şehridir. Tarihsel gelişimi açısından Budva’yla benzer kronolojide farklı kültürlere ev sahipliği yapmış olmasına rağmen, oraya kıyasla biraz daha büyük bir Eski Şehir çıktı bizim karşımıza. Şehrin görkemli duvarlarından içeri girdiğimizde taş sokaklar, katedraller, kuleler ve bolca kedi bizi karşıladı. İstanbul kadar olmasa da burası da kedileriyle ünlü bir şehir, fakat biraz bununla ünlenmeyi tercih etmiş gibi duruyor. İstanbul’u hiçbir zaman kedilerin şehri diye adlandırmazsınız ama Kotor kendini o şekilde tanımlamayı seviyor. Bir çok hediyelik eşya dükkanında da bu ünvana atfedilen ürünler bulmak mümkün.

Şehirdeki en dikkat çeken yerler ise St. Tryphon ve St. Nicholas Katedralleri, Ordu Meydanı, ve Saat Kulesi. Ancak, St. Giovanni Kalesi’ne tırmanmak da hem en ilgi çekici hem de en göz korkutucu aktivitelerin başında geliyor. Kimilerine göre 1350 basamak çıkıp zirvedeki manzarayı izlemek Kotor’a gidenlerin mutlaka yapması gereken bir etkinlik. Biz de bu etkinliği gerçekleştirmek için yola çıkanlardan olmuştuk ancak, yaz güneşi altında sadece yarısına kadar dayanabilmiştik. Toplamda 45 dakikalık bir yürüyüşle tepeye ulaşmak mümkün. Özellikle bahar aylarında veya sabah erken saatlerde çıkmak en mantıklısı, hem hava daha serin hem kalabalık daha az olacaktır.
Bu tarihi şehrin sokaklarında kendinizi Orta Çağ’ın büyüsüne kaptırıp dolaştıktan veya uzun merdivenlerin sonundaki o muazzam manzarayı seyredip yorgun düştükten sonra, biraz serinlemek ve dinlenmek için kendinizi Kotor’un buz gibi sularına atabilirsiniz. Ama burada Budva’da olduğu gibi uzun bir sahil şeridi yok; daha küçük bir plajı olan bu şehirde aynı zamanda yürüyüş yollarından veya iskelelerden denize girebilirsiniz.

Kotor’da da yeme-içme Budva ile aynı. Hem Eski Şehir içinde hem de sahilde bir çok yerel restoran bulabilirsiniz. Yine Balkan ve İtalyan Mutfağı’na ait yemeklerle deniz ürünleri içeren uygun fiyatlı ve lezzetli menüleri tadabilirsiniz.
Özetle; Kotor ve Budva birbirine benzer özellikleri olan iki Adriyatik şehri olmasına rağmen Budva daha çok upuzun temiz plajları ve eğlence dolu gece hayatı ile ön plana çıkarken; Kotor biraz daha Orta Çağ dönemini iliklerinize kadar yaşatan muhteşem sokaklarıyla sizi içine çekiyor. Hareket arayanlar için Budva’da konaklayıp Kotor’u ziyaret etmeyi, sakinlik ve dinginlik arayanlar için de tam tersini tavsiye ediyorum.

Kotor’a bir çok şekilde ulaşım sağlayabilirsiniz. Havalimanı olarak Tivat daha yakın olmasına rağmen Podgorica daha çok uçuşa sahip oluyor. Budva, Kotor arası mesafe yaklaşık 25 kilometre, yani araba ile 30-40 dakika sürüyor. Toplu taşıma ile de ulaşmak mümkün ki biz otobüs ile 45-50 dakika gibi bir sürede varmıştık. Deniz yoluyla gelmek isterseniz de burada tek seçeceğiniz rotası bu şehirden geçen bir cruise turu bulmak olacaktır. :)
Kotor’da Mutlaka Deneyimlemeniz Gerekenler
Şehrin tarihi sokaklarında kaybolun
Şehirdeki kedilerin başını okşayın
St. Giovanni Kalesi’ne tırmanın
Kaleden müthiş körfez manzarasını seyredin
Perast – Sakinlik, Sessizlik ve Estetik Dolu Bir Mola
Bu seyahatimizde ufak da olsa ekstra bir rota katıp biraz romantikleştirelim istemiştim. Kotor’a çok yakın mesafede olan sahil kasabası Perast’a geldik. Kotor körfezinin saklı bir köşesinde bulunan bu küçük yerleşim yeri, sakinliği ve mimarisiyle ziyaretçilerini büyülüyor. Birbirinden estetik taş evleri, dar ve bol merdivenli sokakları, barok tarzı kiliseleri ve sessiz limanıyla sizi bu zamandan alıp başka bir zaman dilimine bırakan dingin bir moda sokuyor. Burası da yine Venedik mimarisinin çarpıcı örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Burada yapılacak şeyler sınırlı ama etkileyici. Küçük bir kasaba olduğu için bir uçtan diğer uca yürümek, ara sokakları keşfetmek de dahil, bir saati bulmuyor. Bundan sonrası orada bulunmanın keyfini çıkarıp anı yaşamak. Kıyıda her yerden denize girmek mümkün. Her 3-5 metrede bir denizin maviliğine uzanan taş merdivenleri görebilirsiniz. En popüler aktivite, karşısındaki Our Lady of the Rocks adasına tekneyle geçmek. Denizcilerin büyük bir kayanın etrafına taş yığarak ortaya çıkardığı bu yapay adada bir kilise ve küçük bir müze var. Gidiş-dönüş tekneler her 10-15 dakikada bir kalkıyor.

Sahil boyunca dizilmiş birkaç kafe ve restoran dışında çok fazla seçenek yok. Bu mekanlardan birine oturup körfeze karşı birbirinden lezzetli ve taze deniz ürünlerinin tadına bakmayı tercih edebilirsiniz. Tabii eğer yemek planınızı bizim gibi gün batımına sakladıysanız, bu kez size önerimiz güzel bir soğuk kahve eşliğinde Perast Keki’nin tadına bakmak olacaktır. Bizim akşam yemeği planımızda Conte Restaurant vardı. Gün batımı ve sonrasında ay ışığı eşliğinde deniz ürünlerinden oluşan akşam yemeğimizi yiyerek önce Kotor’a ardından da Budva’ya döndük. Conte Restaurant için instagram sayfalarından rezervasyon yaptırabilirsiniz, arabayla giderseniz de otelin ücretsiz otoparkını kullanabilirsiniz. Perast için bir yarım gün ayırmak genellikle yeterli oluyor fakat gerçekten kafa dinlemek istiyorsanız burada bir gece konaklamak iyi bir fikir olabilir.
Perast’a ulaşım Kotor’dan yaklaşık 15-20 dakika sürüyor. Toplu taşıma ya da araba kiralayarak ulaşabilirsiniz. Bunun yanında taksiler de sürekli o rotada pazarlık yaparak sizi götüme teklifinde bulunuyor.
Perast’da Mutlaka Deneyimlemeniz Gerekenler
Sahil şeridinde yürüyüş yapın
Sakinliğin tadını çıkarın
Our Lady of the Rocks adasına tekneyle geçin
Perast Keki’ni deneyin
Conte Restaurant’da gün batımı eşliğinde romantik bir akşam yemeği yiyin
Budva’da güneşin tadını çıkarıp, Kotor’da tarihle buluşup, Perast’ta ruhunuzu dinlendirmek… Birbirine benzer gibi görünen ama birbirinden farklı hikayeler sunan bu üç yerde o kadar güzel anılar birikti ki, hatırladıkça hala yüzümde bir tebessüm oluşturuyor. Belki de balayında gitmiş olmanın verdiği o mutluluk hali de bu anılarımı özel kılıyor. Karadağ küçük coğrafyasına rağmen kısa sürede çok şey sunan bir ülke.
Karadağ Seyahatinde Mutlaka Bilmeniz Gereken Hayat Kurtaran Tüyolar
Karadağ, AB üyesi bir ülke değil ama para birimi olarak Euro kullanılıyor.
Genellikle İngilizce anlaşmak mümkün ve bir çok yerde İngilizce menü bulunuyor.
Birçok yere otobüs ile rahatça gidebilirsiniz.
Araç kiralamak da tercih edilen seçeneklerden biri fakat hem otopark sorunları hem de insanların yaşadığı sıkıntılardan dolayı bizim biraz gözümüz korkmuştu.
Konaklama için tarihi bölgelerde güzel oteller bulmak mümkün. Biz balayı olduğu için her şey dahil bir otel seçmiştik. Bunun yanında uygun fiyatlı Airbnb seçenekleri de oldukça fazla.
Eğer Balkanlar’da 3-4 günlük bir kaçamak düşünüyorsanız Karadağ’ın bu Adriyatik kıysındaki şehirlerini mutlaka rotanıza ekleyin. Ya da bizim gibi daha sakin ve samimi bir balayı düşünceniz varsa Karadağ hem tarihi yerler keşfedip, hem masmavi denizlerde yüzüp hem de düğünün yorgunluğunu atmayı size va deden komple bir paket sunuyor. Bu üçlü rotayı aklınızın bir köşesine not edin. Umarım siz de bu rotayı kendi deneyiminizle yaşar ve sevdiklerinizle unutulmaz anılar biriktirirsiniz.
Comments